İzmir’in Kavakları

Çakıcı adıyla da anılan Çakırcalı Mehmet Efe’nin türküsü öteden beri sevilmiş ve zevkle söylenegelmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla çevriminde baskıcı Osmanlı yönetimine karşı durarak dağa çıktığı için sevilen ve hakkında sayısız efsane yaratılan ‘Çakırcalı Mehmet Efe’ 1872 de Ödemiş’te doğdu. ‘Çakırcalı’ lâkabı mensup olduğu Yörük aşiretinden gelmektedir. Babası Ahmet Efe de birkaç kez daha çıkan bir zeybekti.

 

‘Çakırcalı’ babasının Osmanlı zaptiyelerince öldürüldüğünde on bir yaşındaydı. Olaydan çok etkilenmişti. Yirmi beş yaşına geldiğinde beş kişilik bir zeybek grubu oluşturup dağa çıktı. Hükümet yetkililerine şöyle bir mektup gönderdi: ‘Çakırcalı Mehmet Efe dağa çıktı. Gelsin Osmanlı tutsun!’

Çakırcalı 1897 den 1911 yılına kadar Ege’de zeybeklik yaptı. Zenginden alıp fakire verdi. Zenginleri, yol, köprü ve çeşme gibi topluma yararlı işler yapmaya zorladı.

Dağa çıkıncaya kadar pehlivanlık da yapan, cesareti ve mertliğiyle tanınan Çakırcalı,

Zeybekleriyle birlikte çok iyi silah kullandığı için girdiği seksen dolayındaki çatışmadan sağ olarak kurtulmuştur.

1911’de Nazilli yakınlarında Karıncalıdağ’daki bir çatışmada öldü. Kendisini öldüren kurşunun zeybeklerinden birine ait olduğu söylenir. Sağlığında ve ölümünden sonra adına sayısız türkü yakıldı. Kendisinin uğursuzluk getirir diye hiç fotoğraf çektirmediği, bazı yerlerde Çakırcalı diye yayınlanan fotoğrafınsa babası Ahmet Efe’ye ait olduğu söylenilir.

Mezarımın taşı Bozdağ’a karşı

Üstünün toprağı gözümün yaşı

Çakırcalı Mehmet vurulmuş sabaha karşı

            Uyan anam uyan gör neler oldu

            Karıncalı dağın başı kan ile doldu

Çekin kır atımı binek taşına

Kollarım yetişmez eyer kaşına

Karıncalı dağda çıktı düşman karşıma

           Uyan anam yetiş gör neler oldu

           Karıncalı dağın başı kan ile doldu.

Böyle bir türkü dinleyince bir hüzün kalır dağlarda bellerde…

TRT Antalya Radyosu’nda yapımcılığa başladığım 1973 yılında bize Atina’dan o zaman 84 yaşında olduğunu belirten Hristoforos Kaisakis’ten mektuplar gelirdi. Kaisakis, çocukluğunun Ege’de geçtiğini, sonradan Mübadele’de Yunanistan’a gittiğini anlatırdı.

Beynindeki çocukluk günlerinin Ege’sinin coşku ve özlemle anlatır, bizden ‘İzmir’in Kavakları’ türküsünü yayınlamamızı isterdi. Biz de (Cevat Uyanık ve Saffet Uysal) türküyü yayınlardık. Ayrıca bu yaşlı Atinalı, daha doğrusu Egeli, bizi Atina’ya davet eder, kendisinin de Antalya’ya gelmesi halinde tarhana ve bulgur pilavı ikram edip edemeyeceğimizi sorardı. Mektubunun sonuna en az dört beş telefon numarası eklerdi. Mektuplar böyle sürer giderdi. Kıbrıs olayları nedeniyle mektuplar kesildi. Biz de o günün koşulları nedeniyle gereken duyarlılığı gösteremedik. Ama bu adamın Ege sevgisini ve coşkusuyla Çakırcalı türküsüne ilgisini hiç unutmadım. Paris’te yaşayan yazar Nedim Gürsel de Antalya’da Hasanağa Meyhanesi’ndeki bir konuşmamızda; çocukluğunda Ödemiş’te öğretmen olan babasının kendisine bakıcı olarak Çakırcalı’nın akrabası bir kadını,  güvenilir bulunarak tutulduğunu söylemişti. Salt bu olay nedeniyle Yaşar Kemal, Nedim Gürsel’i, Çakırcalı’nın torunu olarak sunmuştu epri olsun diye! Uzun yıllar eşkıyalık yapan  ‘Çakırcalı Mehmet Efe’ Ege çevriminde yankılanmış, adına türküler yakılmış, adına türküler yakılmış, hakkında birçok şey söylenmiştir. Çakırcalı hakkında söylenenler gene de bir yerlerde yazılsın çizilsin. Ama biz dost toplantılarında, dağda bayırda bir Çakırcalı türküsü söyleyelim:

İzmir’in kavakları

Dökülür yaprakları

Bize de derler Çakıcı

Yıkarız konakları

Selvim senden uzun yok

Yaprağında gözüm yok

Kamalı da zeybek vurulmuş

Çakıcı’ya sözüm yok

Bozkaya’dan aştılar

Çalıya da martin astılar

Çakıcı’yı da görünce

Zaptiyeler kaçtılar.

Yazı: Saffet Uysal, fotoğraf: İsmail Şahinbaş

Sırtçantam 3. sayı, Mart 2005

Yanımızdan erken ayrılan sevgili büyüğümüz Saffet Uysal’ı rahmetle anıyoruz…